AUTOSPEEDMAGAZINE.COM – Türkiye Grand Prix’sinin takvimde bu sezon kendisine son anda yer bulması haber duyulduğu anda benim gibi hemen herkesi sevince boğmuştur.
Yarış gününün geleceği ekim ayını, haberi duyduğumuz ilk andan itibaren iple çekmiş ve nihayet son anda gelen biletlerle birlikte bu keyfi Intercity İstanbul Park tribünlerinden izleyebilme şansını yakaladığım için bilet bulabilen herkes gibi oldukça mutluydum ta ki yarış gününe kadar.
Bugüne kadar yarışla ilgili haberler, duyurular vs çoğu güncel bilgiye zaten haberler ve bültenler aracılığıyla ulaştınız. Şimdi sizlerle sıcağı sıcağına İstanbul’da Formula 1 yarışı izlemek için evinizden çıktığınız andan itibaren karşılaşacağınız manzaralarla ilgili izlenimlerimi paylaşmak isterim.
Maltepe-Kurtköy arasındaki yolun trafiği ve piste giden yoğunluğu da dikkate alarak, 15.00’te başlayan yarış için 12.30’da yola çıktık. Piste giden Akfırat yoluna 13.15 civarında varmamıza rağmen kalan yolu 15.30’a yani yarışın başlangıcından yarım saat sonrasına kadar geçerek, piste ulaşma imkanımız olmadı.
Yol boyunca emniyet şeritlerine veya kaldırım çoğu yerde olmadığı için çimenlere park eden araçlar, bu araçları bırakarak yürümeyi tercih edenlerin emniyet şeridini kapatması ve aynı şeritten üzerlerine gelen araçlar tam bir keşmekeş hali oluşturuyordu. Yine diğer yandan sol tarafta vip araçlara özel ayrılan şeritten geçen araçlar ve buna rağmen otoyol ortasındaki ayrımda ve vip yolunda yürüyenler ise ayrı tehlike yaratıyordu ki, vip şeridinde orta yaşın üzerindeki bir amcamızın da trafik kazası sonucu yaralandığını gördük. Bu arada notu da hemen düşelim, ben hayatımda bu kadar çok vip aracın gittiği bir yarış daha olduğunu sanmıyorum.
Yan yollar ve kavşaklardaki karmaşayı da aşarak, nihayet piste varmayı başardık. Ancak üç günlük platinum ve üç günlük gold 2 biletlere ve iki adet her biri üçer günlük ve 200 TL fiyatla satılan otopark biletlerimize rağmen bize otoparkta yer olmadığı söylendi. Bu biletlerin sayısının otoparka göre belli olduğunu ve parasıyla alınmış biletlerle niye giremediğimizi sorduğumuz görevlinin cevabı ise yayalara ve diğer araçlara açıldığı için yer kalmadı oldu. Parası ödenmiş biletlerle ilgili sorumlunun kim olduğunu bilmediğini ifade eden görevli arkadaşlarımız mağduriyet halinde bilet paralarının iade edilmesi gerektiğini belirttiğimizde ise o konuda da bir bilgileri olmadığını söylemekle yetindiler.
Daha ileride silver vs derken açık otoparklarda da yer bulamayıp pistin sonuna kadar gidince de eve dönme kararı aldık ki bu süreç sonunda zaten yarış başlayalı bir saat olmuştu. Zaten artık park etsek bile ana tribüne yürümek neredeyse yarışın son 10 dakikasına yetişmek anlamına geliyordu.
En azından TV’de sonunu görme şansımız olur dediğimiz yarışın sonuna da yetişemeyince hem pistte, hem de TV’de yarışı izleme keyfimiz elimizden alınmış oldu. 12.30’da başlayan Maltepe-Kurtköy yolculuğu 17.00’de yarışı izleyemeden Maltepe’de son buldu. Üstelik para ile satılan biletlere rağmen bulunamayan yerlerle ilgili sorumlu birisine de rastlayamadık.
Oysa satılan her biletin aynı tribün koltukları gibi sıra ve yer numarası belli olsa, yoğunluk nedeniyle otopark bileti olmayanları otobüsler vb. sistemlerle piste taşıyabilsek, pistin araçlarla sadece bir değil en az beş farklı giriş kapısı olsa, metronun hızlıca piste ulaştırılmasını sağlayabilsek ve trafiği, düzenleme ve planlamayı iyi yapabilsek böyle bir mağduriyet yaşanmaz, yabancı konuklarımıza rezil olmazdık. Nitekim yol boyunca aracının direksiyonuna vuran Yunanistan plakalı araç şoföründen, protesto için vip şeridin ortasında ısrarla yürüyen rus bayraklı yarış severe kadar çok sayıda yabancı konuğun da mağduriyetini yol boyunca görme şansım oldu.
Bugün piste giden çoğu kişi gibi benim de yaşadıklarım, bizim için henüz F1 gibi büyük bir organizasyonu hakkıyla düzenleyebilmenin hala lüks olduğunu ve daha alacak çok yolumuz olduğunu gösteriyor.
Kısaca bundan sonra çilesiz bir F1 yarışı için tercihim sadece TV olacak.
Umarım insanların çile çekmediği yeni yarış organizasyonları görebiliriz.
Önder Canözer