AUTOSPEEDMAGAZINE.COM – DS Automobiles, Cenevre Otomobil Fuarı öncesinde markanın gelecek modelleri hakkında önemli ipuçları taşıyan DS Aero Sport Lounge konseptinin detaylarını paylaştı.
Farklı çizgileri ve premium dokunşlarıyla kendisine has bir tarasım yaklaşımı olan DS Automobiles, en güncel konseptiyle otomobil tasarımını gerçek bir sanat eserine dönüştürmeye çalışıyor. Zaten marka bu yaklaşımını da konsepti “Art of Travel” (seyahat sanatı) tanımlamasıyla vurguluyor.
5 metrelik uzunluğu ile oldukça uzun bir gövde yapısına sahip olan bu konsept otomobil, köşeli ancak akıllıca düşünülmüş tasarımıyla dikkat çekiyor. Aracın ön yüzünde iki köşede yer alan geniş hava girişi ve arkaya doğru dik bir açıyla tasarlanan eğimli tavan yapısıyla rüzgar sürtünme katsayısı düşürülürken, aerodinamik açıdan tüm detaylar düşünülmüş. Hava ön ızgaranın farklı yapısıyla doğrudan köşelerdeki hava girişlerine iletilerek, buradan giren hava akımı 23 inçlik jantların yanından akarak, otomobilin rüzgar direncini en aza indiriyor ve hava akımıyla şaşırtıcı bir uyum sağlanıyor.
Bu sıra dışı konsept gücünü 680 HP’lik elektrik motorundan alıyor. Zemine gizlenen 110 kWh batarya ile birlikte aracın menzili 650 km’yi aşabiliyor. Marka Formula E’de geliştirdiği teknolojiden yararlanırken, bu yeni teknoloji 0-100 km/s hızlanmanın 2.8 saniyede gerçekleşmesini sağlıyor.
Önde büyük ve aydınlatılan DS Automobiles logosunun görüldüğü dikdörtgen formlu ızgara kompozit malzemeden oluşuyor ve arkasında yolu okuyan sensörleri gizliyor. Bu sensörler terabaytlarca bilgiyi neredeyse anlık olarak bilgisayara iletiyor. Önde ince bir detay olarak tasarlanan DS Matrix Led Vision projektör farlara, yanlardaki gündüz farları ve DS imzasını vurgulayan DS Light Veil eşlik ediyor.
Formula E’den miras alınan teknoloji
Formula E’de markayı temsil eden DS Techeetah ve şampiyon pilotu Jean-Eric Vergne geçtiğimiz dönemde peşpeşe oldukça başarılı sonuçlar elde etmişti. DS Automobiles için Formula E’de yer almak, otomobil endüstrisinde devrim yaratan elektrikli araçlarda araştırma ve geliştirmeyi hızlandırma konusunda markaya büyük avantajlar sağlamış durumda. İşte tüm bu gelişmelerin hepsi markanın geleceği konusunda önemli bir kilometre taşı olacak DS Aera Sport Lounge’da eksiksiz yerini alıyor.
Seyahat sanatı
Otomotiv devrimi sadece dış tasarım ve güç ünitelerinde değil, aynı zamanda kokpitlerde de olanca hızıyla sürüyor. Geçmişi ve referans noktalarını kullanan DS Automobiles, bu konsept otomobille birlikte adeta geleneksel anlayışa karşı iç mekanı yeni baştan tasarlamış. Çoğu konsept ve üretim modellerde önemli bir rol oynayan ekranlar DS Aero Sport Lounge’da artık ön planda değil.
Yolcuların önünde, asılı gibi duran iki geniş şerit bulunuyor. Saten pamukla kaplanmış alt şerit, üst şeritten yansıtılan bilgileri görüntülüyor. Yaşama dair doğal malzemelerin kullanıldığı yüzey, bilgi-eğlence sistemi veya navigasyon gibi bize gereken tüm bilgilere ulaşmamızı sağlıyor. Bu yeni bkış açısı sürücü ve yolcuları artık dokunmatik yüzeylerin kısıtlamalarından kurtararak, daha özgür bir kullanım olanağı sunuyor.
Her iki yanda ince şerit şeklinde görülen dijital aynalar da yine otomotivdeki dönüşümün bir gereği olarak karşımıza çıkıyor. Bu arada her yolcunun da kendisine ait bir ekranı bulunuyor. Sürüş için gerekli olan detaylar ise artırılmış gerçeklikle ön cama yansıtılıyor.
Koltuklar arasında, merkezi kol dayama yeri bir kılavuz görevi görüyor. Her el hareketini okuyor, yorumluyor ve cevaplıyor. ABD merkezli bir ölçeklendirme ve teknoloji firması olan Ultraleap ile işbirliği sonucunda, DS Aero Sport Lounge, kokpitlerin gelecekteki evrimini bugünden öngörüyor.
Tüm bunların yanında konseptin IRIS adı verilen yapay zekası, her şeyi basit bir konuşma ile kontrol etmek için kontrol panelinin merkezinde yer alıyor.
Ultrasound
Gerçek ve sanal dünyayı ayıran bariyeri giderek daha fazla ortadan kaldıran bir dünyada, programları temassız olarak kontrol etmek, ancak bunu yaparken yine de dokunma hissini korumak mümkün hale geliyor. Ultraleap işbirliği ile geliştirilen sistem bu anlamda bir ilki oluşturuyor.
Akıllı, üç boyutlu ses sistemi sayesinde, tamamen boş bir alanda şekillere ve farklı yüzeylere dokunuyormuş gibi hissediyorsunuz. Hatta dokunduğunuzu hissettiğiniz yzüeyin kumaş veya metal gibi farklı materyallerini de fark edebiliyorsunuz.
Gösterge tablosunun şeridi ve koltukların arkasında samandan oluşan çevreci ancak dayanıklı malzemeler kullanılıyor. Bu mühendislik ürünü, lüks ve sürdürülebilirlik arasında etkileyici bir denge kuruyor. Kolay bulunan ve ekonomik bir malzeme olan ve İngilizce’de Straw olarak tanımlanan bu malzeme usta ellerde bir sanat eseri haline gelebiliyor.
Büyük koltuklar, konforu ön plana çıkaran yüksek yoğunluklu köpük teknolojisinin etrafında saten pamukla süslenmiş. Bu malzemeler ile dayanıklı ve çok pürüzsüz, aynı zamanda yumuşak yüzeyler elde etmek mümkün hale gelmiş.
Kapılarda, üç malzemeden oluşan ve içerisinde birden fazla şeffaf iplik kullanılan mikrofiber, farklı bir kumaş tekniği ile işlenmiş.
Zanaat: Saman kakmacılık
En mütevazı malzeme olan saman, giderek lüks bir bileşen haline geldi. 17. yüzyıldakullanılan teknikler, Lison de Caunes atölyesiyle yeniden hayat bulmuş. Konseptin kokpiti için yeniden tasarlanan bu özel malzeme ipeksi dokunuşu ve parıltılı yansımalarıyla iç mekana bambaşka bir hava katıyor. Burgundy’de eski tarzda yetiştirilen ve hasat edilen malzeme, daha sonra düz tarafına yapıştırılmak ve desteğindeki katta düzleştirmek için eski bir tekniğe göre ayrılmadan, kök sapından önce kurutuluyor ve renklendiriliyor. Samandaki doğal silika verniği, ısıya dayanıklı ve su geçirmez hale getiriliyor.